Bu fotoğrafın çekildiği zaman üniversite birinci sınıftayım. Evden, ailemden ilk ayrılışım, lise üniformasını geride bırakıp kendimi, zevklerimi, hayat tarzımı, ilgi alanlarımı keşfetmeye başladığım önemli zamanlar..
Üstümde babamın oduncu gömleği, annemin 70’lerden kalma yırtık kotu, gözümde mavi camlı gözlüklerim. Ailemden birşeyler hep yanımda ama artık kendi başımayım.
Hayat toz pembe değil belki ama herşey olması gerektiği gibi. Liseye nazaran herkes birbirinden çok farklı, eylemler akıl dolu, öğrenciler saygılı..
O zaman sosyal medya, Facebook ve akıllı telefonlar daha yok, gelmelerine az kalmış. Ben daha ilk senemden part-time bir işte çalışmaya başlamıştım. Öğrenci hayatını sanal kampüse taşıyan Türkiye’nin ilk üniversite platformu @akampus te çalışıyorum. Hala yakın dostum olan üç mezun girişimcinin kurduğu, Türkiye’nin ilk Venture Capital (Risk Sermayesi) Projesi. Elimde tanıtım amaçlı sitenin posterleri. Ders aralarında çalışıyorum, bir yandan seramik ve heykel atölyesine gidiyorum, kayak ve yelken takımı antrenmanlarına katılıyorum, dolu doluyum ve her yanım yaratıcı zihinlerle kaynıyor. En basit sosyalleşmeden hatta bir geyikten bile bazen güzel bir fikir çıkıyor. Bugün Türkiye’nin en başarılı bazı online platformları Yemek Sepeti, Tatil Sepeti de bu zamanlarda yeni kuruluyor.
Beyinler üretmekte özgürler ve bu üretim sadece derslerle , derslerde olmuyor. Boğaziçi’nin zengin kültürü, öğrenci kulüpleri , yüzyılı aşkın tarihi, mezun bağı, nesilden nesile aktarılmış genetik kod gibi dolaşıyor kampüsün damarlarında.
Benim için Boğaziçi Üniversitesi demek özgürlük demek. Kendi potansiyelimi özgürce keşfetmek, kendimi özgürce ifade etmek demek.
Bu özgürlüğe aykırı gelerek atanmış bir rektörün bu dokuyla bağ kurması, uyum sağlaması mümkün değil. Aydın ve aydınlık Türkiye için seçimle gelmiş rektör istiyoruz!
Bu özgürlük daim olsun diye...
Comentarios