YE, SEV, DANS ET !
YEMEĞİNİ KEŞFET, Bomonti Ada
Cesaretini Konuştur, Yemeğini Keşfet
SERRA TÜKEL
02/05/2016
Bomonti Ada, Şişli - İstanbul
Tarih 23 Nisan Cumartesi. Yer Bomonti Ada. Başlık “Yemeğini Keşfet”, konu cesaret, malzemeler mutfaktan, konuşmacılar Dünya’nın dört bir yanından...
Öğle saatlerinde Bomonti Ada’ya vardığımda, beni nelerin beklediğinin pek de farkında değildim. Organizasyon, Mehmet Gürs’ün kurucularından olduğu Türk Mutfağı Derneği tarafından düzenleniyordu. Bir yemek festivali değildi bu. Daha çok fikirlerin konuşulacağı, konusu cesaret olan, “Yer Misin, Yemez Misin” sloganı ile ortaya çıkan bir sempozyumdu.
Sabah 9’da şölen havasındaki kahvaltı ikramının ardından Yönetmen Kerem Deren, Kamal Mouzawak, Sidney’den Şef Somer Sivrioğlu, Gelveri Şarapları üreticileri Udo Hirsch ve Hacer Özkaya, “The Turkish Way” belgeselinin yönetmeni Luis Gonzalez, “Culinary Backstreets” yazarı Ansel Mullins ve Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Neşe Bilgin’in konuşmaları ile dopdolu ve hızla başlayan “Yemeğini Keşfet” in ilk yarısını üzülerek kaçırmıştım. Somer Sivrioğlu “Cesaret gösteremezsen, esarete mahkumsun” cümlesi ile ilk yarıya damgasını vurmuş ve etkinliğin ana fikrini çok güzel ortaya koymuştu.
Olay mahaline vardığımda Türk gastronomi dünyası, şefler, restoran sahipleri, yeme-içme yazarları ve editörleri, kısaca camiadan tanıdığım, sima olarak bildiğim herkes Bomonti Ada’nın bahçesinde öğle yemeği için toplanmıştı. Güzel kalabalığı görüp de, konuşmalardan sık sık “muhteşemdi” kelimesini yakalayınca içim bir cız etti ve “umarım çok şey kaçırmamışımdır” diye düşündüm.
Öğle yemeği için İstanbul’un dört bir yanından sokak lezzetleri sunuluyordu. Gerçek sokak lezzetlerinden bahsediyorum! Yalçın Usta Kokoreç, Salatalıkçı Hüseyin Usta, Nohut-Pilav Ata Usta, Sabırtaşı İçli Köfte, Çiğ Köfteci, Söğüşçü, Köfteci, aklınıza gelen pek çok sokak lezzeti ustası “Yemeğini Keşfet” için adreslerini bırakıp, tezgahlarıyla birlikte Bomonti Ada’ya gelmişlerdi. Yemeğimizi parmaklarımızla birlikte yedik, üstüne Kronotrop kahvelerimizi de içip ikinci yarı için Bomonti Ada Babylon’a geçtik.
Türk Mutfağı Derneği tarafından organize edilen "Yemeğini Keşfet" bir yemek festivalinden çok ötede ilham ve cesaret veren konuşmacılarıyla akıllarda ve gönüllerde iz bıraktı...
"
"
Cesaret ve İlham Veren Hikayeler
Dünya’nın en iyi restoranlarından Üç Michelin Yıldızlı Noma’da çalışırken ayrılıp kendi Taco dükkanını açan Rosio Sanchez’in hikayesi ve Stuttgart’ta doğup büyüyen Serkan Güzelçoban’ın, engellilerle birlikte çalıştığı “Handicap” isimli restoranı ile Michelin Yıldızı alması..
Cesaret ve ilham dolu konuşmalar başladı. Serkan Güzelçoban’ı gözlerim dolarak, umutla ve mutlulukla dinledim.
Dünya’nın en iyi gastronomi dergisi seçilen “Fool”un yaratıcıları Lotta ve Per-Anders Jörgensen’ın yemek değil hikayelere odaklanarak çıkardıkları sıradışı dergilerini, fizik mühendisi Veysel Berk’in “her saatte en iyi çayı nasıl içerim?” sorusu ile yola çıkıp mühendislik harikası “Çaycı” markasını yaratması ve Türkiye’nin ilk Füzyon lokantası Changa’nın kurucularından Tarık Bayazıt’ın, “Sıradanı yapmak, cesaret gerektirmez” teması ile anlattığı hikayeleri ile devam etti konuşmalar.
Bayburt’un Bayraktar köyü dağlarında sanatçı ve akademisyen Hüseyin Koçan’ın kurduğu büyüleyici Baksı Müzesi’nin hikayesini dinleyip, resimlerini gördüğümde, tek kelimeyle vuruldum ve söz verdim kendime ilk fırsatta buraya gideceğim diye..
Film Gibi Bir Hikaye : “Hayali Ziyafetler”
Konuşmalar içinde beni en çok etkileyen Fransız belgeselci ve yönetmen Anne Georget’in “Imaginary Feasts” (Hayali Ziyafetler) belgeselinin hikayesini sona sakladım.
Hikaye, İkinci Dünya Savaşı sırasında Çekoslavakya’daki bir Nazi kampında, Mina Patcher isimli bir kadının açlık, kıtlık ve ölüm kalım mücadelesi içindeyken yazdığı ve bir şekilde günümüze ulaşan yemek tarifleri ile başlıyor. Mina Patcher’ın ölümünden 25 yıl sonra kızına ulaşan, toplama kampında yazdığı yemek tariflerinin hikayesi, Anne Georget ve Elsie Herberstein tarafından “Mina’nın Tarifleri” isimli kitapta toplanıyor ve yayınlanıyor. Ancak Anne Georget için asıl olaylar bu kitaptan sonra başlıyor. Dünya’nın farklı yerlerinde toplama kamplarında bulunmuş kişilerin akrabaları mektuplarla benzer tariflerin kendilerinde de olduğunu yazıyorlar. Avrupa’nın dışında, Sovyetler Birliği ve Japonya’daki toplama kamplarından da sayfa sayfa, yüzlerce yemek tarifi çıkıyor! Kumaş parçalarına yazılan tarifler mi istersiniz, inci gibi yazılarla kitapçık haline getirilenler mi?
Georget, araştırmasını genişletince bu tariflerin ölüm kamplarında mücadele veren insanlar için bir nevi terapi yöntemi olduğunu keşfediyor.
Toplama kamplarında, çoğunlukla erkeklerden oluşan 30-35 kişilik gruplar bir araya gelip hayali reçeteler yazıyorlar. Çünkü ayakta kalabilmek için onları mutlu edecek bir hayale tutunmaya ihtiyaçları var. Ve tutundukları şey de bu yemek tarifleri oluyor. Anne Georget “Imanginary Feasts” isimli belgeselinde işte bu tariflerin hikayelerinden bahsediyor. Film izler gibi tüylerim diken diken dinliyorum bu hikayeyi...
Meyhanede Final
Bu muhteşem organizasyon İstanbul’un ünlü şeflerinin ve meyhanelerinin katkılarıyla hazırlanan mezeler ile donanmış, koskaca bir meyhane sofrasında son buluyor. Ali Ronay’ın Çiroz’u, Didem Şenol’un Nohutlu İşkembesi, Şemsa Denizsel’in Pancar Turşusu ve Maksut Aşkar’ın Yalancı Sarması ve daha niceleri.
“Yemeğini Keşfet / Yer Misin, Yemez Misin” organizasyonu sayesinde Türk Mutfağı Derneği’ni de daha yakından tanıma fırsatını yakalıyorum. Bu harika ekip, müthiş emekler ve özverilerle akıllarda, gönüllerde ve damaklarda iz bırakacak bir etkinlik yaratmayı başarmışlar. Emeği geçen herkesi gönülden tebrik ediyorum..
Daha Nicelerine...